Berlin Fashion Week SS26, uzun zamandır görmediğimiz türden ham, filtresiz ve politik bir enerjiyle sahneye çıktı. GMBH, Ottolinger, David Koma ve Lueder gibi isimlerin takvimde yer alması, Berlin’in sadece güçlü bir moda sahnesine dönüşmekle kalmadığını, aynı zamanda oyunu yeniden tanımladığını gösterdi.
Berlin hiçbir zaman geleneksel moda başkentlerinin kurallarına göre oynamadı. Şehrin tarzı katmanlı, aykırı ve politik—ve bu sezon bu ruh fazlasıyla hissediliyordu.
Pazartesi: Sessiz Başlangıç, Yüksek Etki
Moda haftası Berlin’e özgü bir şekilde sakin bir pazartesiyle başladı—zira bu şehirde pazartesi sabahı hangover olmayan birilerini bulmak neredeyse imkânsız! Ancak haftanın en konuşulan defilelerinden biri şüphesiz Clara Colette Miramon’un sokakta gerçekleştirdiği performatif gösterisiydi. Politik alt metinlerle örülü bu sokak defilesi, çağdaş tasarımlarla desteklenerek izleyenleri etkiledi.
Salı: Romantik Punk’tan Minimalizme
İkinci gün, Berlin’in yükselen markalarından Milk of Lime’ın “Chime” isimli koleksiyonu ile açıldı. Romantik punk estetiğini yüksek işçilikle buluşturan koleksiyon beklentilerin çok üzerinde bir performans sergiledi. Günün devamında ise Marke’nin daha sade, romantik ve minimal çizgileri arasında bir nefes molası aldık. Berlin’in futuristik ve punk dünyası içinde Marke adeta bir sakinlik anıydı.
Günün en çok beklenen defilelerinden biri ise Sia Arnika idi. Deneysel formlar, activewear ruhu ve ofis gömleklerinin elbiseye dönüştüğü siluetler dikkat çekti. Ayakkabılar ise Philipp Kern imzası taşıyordu.
Çarşamba: Berlin’in Kalbi Atıyor
Haftanın en önemli günü şüphesiz çarşambaydı. Reference Studios ajansının organize ettiği dört defile, aynı gün ve aynı lokasyonda gerçekleşti. Güne Marcia Lueder’in Lueder markasıyla başladık. Masalsı ortaçağ karakterlerinden ilham alan koleksiyon, modern kalıplar ve punk detaylarla birleşti. Styling’de UGG ayakkabılar öne çıktı. Model cast’iyle birlikte podyum adeta bir zaman makinesine dönüştü.
David Koma ise erkek koleksiyonunu Berlin podyumuna taşıdı. Şehirli şıklık, gündelik zarafet ve military etkiler; Havaianas terlikler, Ray-Ban gözlükler ve grunge oversize t-shirt’lerle birleşti. Denim siluetlerle tamamlanan look’lar, Berlin’in maskülen enerjisini güçlü bir şekilde sahneye taşıdı.
Günün en çarpıcı defilelerinden biri ise GMBH’ye aitti. Kreatif direktörler Serhat Işık ve Benjamin Alexander Huseby, defileyi “Free Palestine” mesajı ve bir dakikalık saygı duruşuyla açtı. Ortadoğu’dan üç farklı hikâyeden ilhamla hazırlanan koleksiyon; yumuşak maskülenlik, yapılandırılmış feminenlik ve geleneksel formlara modern yorumlarla büyük beğeni topladı.
Ottolinger ise her zamanki gibi kaotik, deneysel ve yıkıcı bir dil ile beklentileri yerle bir etti.
Perşembe: Şiirsel Bir Kapanış
Moda haftasının son gününde ise en yumuşak kapanışlardan biriyle karşılaştık. Andrej Gronau, şiirsel ve romantik kıyafetleriyle Berlin’e feminen bir dokunuş getirdi. Yatak odasından çıkmış gibi görünen şortlar, puffy kazaklar ve pastel tonlar defileye tatlı bir huzur kattı.
Based İstanbul olarak biz, modada gerçekten anlam taşıyan anların peşindeyiz. Ve bu sezon Berlin, o anları bize fazlasıyla sundu.
Berlin Fashion Week SS26’dan radarımıza takılanlar şimdilik bu kadar. Ama eminiz, bu şehir daha yeni başlıyor.